Filistinli iki başkan
İki Filistinli…
Biri Devlet Başkanı diğeri ise hapiste
ama kurulması söz konusu Filistin’in
en güçlü Başkan adayı.
Önce birincisi…
Nayib Bukele yüzde 87 oy alarak henüz
42 yaşında El Salvador Başkanı seçildi.
Kendini -şaka yollu- “Dünyanın en havalı diktatörü” olarak tanımladı.
Böyle “diktatör” diyerek dalga geçişinin sebebi otoriter/otokrat oluşu değil.
Rakiplerinin ve rakip partilerin hür bir ortamda da olsa aldıkları oy sayıları ile “kenar süslemeleri” gibi kalmaları nedeniyle…
Başkan Bukele deri ceket, jean pantolon ve beyzbol şapkasıyla havalı bir adam. 24 Temmuz 1981’de San Salvador da doğdu.
Olga Ortez de Bukele ve Filistinli imam, iş insanı Armando Bukele Kattan’ın oğlu.
“Filistin kökenini” hiç saklamıyor.
Bir dönem önce de El Salvador Başkanıydı.
Onu halkın sevgilisi yapan ülkeyi iliklerine kadar ele geçirmiş çeteler üzerinden silindir gibi geçebilmiş olmasıdır. Demir yumruklu politikalarıyla çeteleri ilk kez mağlup eden lider.
Cumhurbaşkanlığından önce San Salvador Belediye Başkanlığı’na seçilmişti.
Sol gerillalar ve muhafazakar hükümetler arasında büyük halk çoğunluğunun desteğiyle ülkenin en genç başkanı olarak ilk dönemine başlamıştı.
“Bitcoin”i resmi para birimi olarak ilan etmişti.
Bir yandan “Kainat Güzeli” yarışması düzenliyor, magazinel etkinliklerle olumlu toplumsal psikoloji rüzgarları estiriyordu, öte yandan çetelerin tepesine inen demir yumruktu.
40 bin çete üyesini barındıracak bir “mega hapishane” inşa etti. Hepsini oraya tıktı.
On binlerce insanı öldürmüş, işletmeleri gasp etmiş, ülkeyi kaba kuvvet, terör ve uyuşturucuyla kontrol edilen bölgelere bölmüş çetelerin hakkından gelmişti.
Aslında San Salvador anayasasına göre ikinci kez Başkan seçilmesi mümkün değildi ama Yüksek Mahkeme aldığı kararla onun yolunu açtı.
Hapisteki Filistinli lidere gelince…
FİLİSTİNLİ MANDELA MI?
Filistin Başkanlığı konuşulan İsrail hapishanesindeki Mervan Barghuti “terörist mi”, yoksa “Filistinli Mandela” mı?
Hamas ateşkes/barış görüşmelerinde “onun serbest bırakılmasını” istiyor.
Gözlemcilere, Filistinlilerin çoğunluğuna ve hatta istihbarat birimi Shin Bet eski şefi Ami Ayalon gibi İsraillilere göre o, “İsrail’le karşılıklı mutabakata vararak ayrılmayı sağlayacak, birleşik ve meşru bir Filistin liderliğini barışçıl yola doğru yönlendirebilecek tek kişi…”
Yani…
Onu “Filistinli Mandela” diye tanımlayanlar Filistinli çoğunluğun yanı sıra İsrail elitler arasında da az değil.
Mervan Barghuti Batı Şeria Ramallah’ta tanınmış bir Filistinli ailenin çocuğu olarak doğdu. 15 yaşındayken Yaser Arafat liderliğindeki El Fetih hareketine katıldı.
El Fetih Gençlik Örgütünün kurucularındandı. İlk kez 19 yaşındayken 1978’de “örgüt mensubu olmak” suçlamasıyla 5 yıl hapis yatacağı İsrail cezaevine kapatıldı.
Hapisteyken öğrenimini tamamladı.
İbranice öğrendi.
Hapisten çıktıktan sonra ilk intifada sürecinde liderdi. Gene tutuklandı.
Sonrasında Ürdün’e sınır dışı edildi.
7 yıl orada kaldı.
1994 Oslo anlaşması uyarınca Batı Şeria’ya dönmesine izin verildi. 1996’da Filistin yönetiminin Parlamentosu olan “Filistin Yasama Konseyi” üyeliğine seçildi.
Arafat’ın kendi güvenlik teşkilatının gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerine, yönetim yetkililerinin yolsuzluklarına karşı tavır koydu.
Başlattığı kampanya ile geniş bir halk desteğini arkasına aldı.
1990’lardan itibaren “barış sürecinin” güçlü bir destekçisiydi. Bu sürede çok sayıda İsrailli politikacı ve İsrail barış hareketinin üyeleriyle yakın temaslar kurdu.
Ancak…
“Camp David Ziversi”nin suikast sonucu başarısızlığa sürüklenmesi onda
hayal kırıklığı yarattı.
İkinci intifada patlak verdiğinde İsrail kontrol noktalarına yürüyüşler düzenliyordu.
İsrail’i batı Şeria ve Gazze şeridinden çıkarmak için Filistinlileri güç kullanmaya teşvik etmekteydi.
5 KEZ MÜEBBET HAPİS
El Fetih’in lideri ve silahlı kanadı “Tanzim”in lideri oldu.
Bu arada İsrail’in ona düzenlediği suikast girişimlerinden de sağ kurtulabilmişti. Sonunda Ramallah’ta tutuklandı. Cinayetler
ve terör örgütüne üyelik suçlamalarıyla toplam 5 ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Bununla beraber son 20 yıldır hapishanedeyken bile siyasi gücü elinde tutmayı başardı.
Gene hapisteyken Hamas ve El Fetih arasında arabuluculuk yapan önemli figürdü.
2009’da -gıyabında- El Fetih Partisi liderliğine seçildi. İsrail’in 10. Başbakanı Ehud Barak onun için şöyle bir öngörüde bulunmuştu.
“Hapis-hanenin içinden liderlik mücadelesini sürdürecek.
Hiçbir şey kanıtlamasına gerek kalmadan efsaneleşen ismi, sürekli olarak kendiliğinden büyüyecek.”
ÇÖZÜM VE BAŞKAN
ABD, Batı ve sağduyulu çoğu İsrail kanaat önderi “Batı Şeria ve Gazze’yi temsil eden bir Filistin devletinin, kalıcı barış için şart olduğu” görüşündeler. Plana göre bu Filistin devleti İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ve Japonya’nın “silahsız statüsünde” olacak. İsrail Gazze’den ve Batı Şeria’dan çekilecek ama silahsızlanmayı kontrol edecek.
Bu statüyü bozmaya dönük her türlü terör olayına ve hazırlığına, örgütlenmesine izin verilmeyecek.
Aslında Gazze ve Batı Şeria için Japonya ve Almanya örnekleri dikkate değer. Savunma yerine kaynaklarının tamamını ekonomiye yöneltebildiler.
Peki bu misyonu kim yüklenecek?
İsrail ve Batı “Hamas’la
asla” kesin görüşünde. Mahmud Abbas çok yaşlı ve yolsuzluklar nedeniyle yıpranmış durumda. Sevilmiyor. Ve işte parmaklar bu nedenle hapishanedeki Mervan Barghuti’yi göstermekte.
Bu arada Gazze’nin Hamas’tan arındırılması ve psikolojik hazırlık bağlamlı “medya projeleri” de hayata geçirildi. Amerikan Hulu Dijital Yayın Platformunda “Hamas’sız cennet gibi harika Gazze video görüntüleri” yayınlanmakta.
“Gazze böyle olabilir” mesajı verilmekte.